KISSADAN HİSSE

Hintli bir Ermiş Öğrencileri ile Ganj Nehri kenarında gezinirken, birbirlerine öfkeyle bağıran bir Aile görmüş.

Öğrencilerine dönüp:

İnsanlar niye birbirlerine öfkeyle bağırırlar? diye sormuş.

Öğrencilerden biri, çünkü sukûnetimizi kaybederiz, demiş.

Ermiş, ama öfkelendiğimiz kişi yanımızdayken ve O kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile söyleyebilecekken niye bağırırız? diye tekrar sormuş.

Öğrencilerden ses çıkmamış.

2 kişi birbirine öfkelendiğinde, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar.
Ne kadar öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar bağırmaları gerekir.

Peki, 2 kişi birbirini sevdiğinde ne olur?
Birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe veya çok azdır.

Peki, 2 kişi birbirini daha da çok severse ne olur?
Artık konuşmaz sadece fısıldaşırlar çünkü kalpleri birbirlerine daha da yakınlaşmıştır.

Daha sonra Ermiş öğrencilerine bakarak şöyle devam etmiş:
Bu nedenle tartıştığınız da kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin.

Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz.

Mücahid Kayıkcı

KISSADAN HİSSE

Padişahın birisi bir gün hizmetçilerinden birine meyve verdi. Hizmetçi meyveyi öyle iştahla yemeye başladı ki, padişah dayanamadı ve “Bir parça da bana ver” dedi. Hizmetçi hemen o meyveden bir parça sundu. Ancak padişah meyveyi ısırır ısırmaz onun acı olduğunu fark etti ve kaşları çatıldı.

Hizmetçisine “Söyle bakalım, acı bir meyveyi neden bu kadar iştahla yedin?” dedi.

Bunun üzerine hizmetçi şu cevabı verdi:

“Padişahım şimdiye kadar elinden yüzlerce armağan aldım ve yedim. Hepsi de birbirinden lezzetliydi. Bir kerecik de elinden acı meyve geldi diye suratımı asmam.”

Feridüddin Attar – Mantıku’t-Tayr

Ali Sandıkçıoğlu